Temmuz 31, 2009

Karıncalar


ellerimden giriyor, kollarım boyunca ağır ama sağlam adımlarla ilerleyip, omuzlarımın üzerinden atlayıp çeneme ulaşıyorlar.. sanki bazıları da vazgeçip geri dönüyor, çünkü anlayamadığım bir yön karmaşası var ortada.

yanaklarımı ağırlaştırıyorlar ilkin.burun deliklerim içeri doğru çöküyor onlar üstünden yürürken.burnumun üzerinden yürüyüp, göz pınarlarımdan içeri süzülüveriyorlar. göz yuvarlarımın etrafını sarıyorlar, beyaz topların herbiri siyah alacalı şimdi.. kirpiklerimi çekiştiriyorlar kapansın diye ama yanıyor göz kapaklarım onlar çekiştirdikçe. aslında kapatsam giremeyecekler, diye düşünüyorum.. alnım göz kapaklarımı açık tutabilmek için, yer çekimine karşı koymakla meşgul. heyhat bu çizgilerin sebebi sadece yaşlanmak değil! gözlerimin içinden beynime doğru yürürken göz kürelerimi oldukları yerde döndürmek istiyorlar ama toplar o kadar ağırlaşmış ki; boşverip yollarına devam ediyorlar. beynimin içinde yüzlerce binlerce küçük bacak birbiri üzerinden güç alarak ilerliyor. nereye gittikleri bell değil, önemli de değil onlar için. tek umursadıkları yuvalarına yemek götürebilmek. beynimi ufak parçalar halinde kopartıyorlar.biri gelip saçlarımı köklerinden çekiştirmeye başlasa, diplerden çıkabilir bu karıncalar. birşeyler aşağı doğru çekiyor kafamdan başlayarak tüm bedenimi. artık şehir mi düşüyor, tansiyon denir arkadaş mı belli değil..

bu sırada algılarım, neon ışıklı ekranımla, içgörümden parlayan rahat koltuk arasında gidip geliyor. Gözlerimi kaydıramadığımdan kelli kafamı hafif sağa döndürdüğümde bir umut cam içinde bi dolu kahve görüyorum. evet yapabilirim! uzanıp, kokusunu ve tadını yudumlarken tüm karıncaların içinde boğulacağı bir havuz doldurabilirim kuytuda bir yerlerde.
evet, evet doluyor, bekliyorum..