Eylül 29, 2009

yikebike!


pek leziz bir icat olmuş. hani işin bitince, davul zili misali omuzuna atıp salınıyor insan. Lakin İstanbul'da bu arkadaşla trafiğe çıkmak biraz yürek ister. öndeki arabanın dikiz aynasından şöförün gözlerini mi takip edicen, son derece düzgün asfaltlarda dengeni mi sağlamaya çalışıcan; bilemedim..

neticede güzel ve yeşil bir girişim olsa da ginger'ın kalbimdeki yerini çalmış değil ;)

Eylül 24, 2009

Eylül 20, 2009

sen geçerken sahilden sessizce..

kim söylerse söylesin, en iyi yorum tabii ki Orhan Atasoy'unki.. bunu bile bile gitti..
http://www.youtube.com/watch?v=0gFUiaDU2p0

bi de teoman.ın kırptığı sözleri var, buyrun;

şu sonlu ömrümde
şu kısıtlı benim de
kafesteki kuş misali
uçmaz oldu aşkım, aşkım..

Eylül 18, 2009

Eylül 16, 2009

I.
Havada yakalasın biri beni şimdi..
Kuş gibi değil de, daha çok üflenip, çekirdeğinden kopmuş tüyleri yakalar gibi..
(Sen* yakalasaydın mesela..)
Bugün rüzgâr da esecekti, anlaşmıştım basıncıyla, bulutuyla.. çaba eşiği asgaride.. o kadar hafifti herşey. Ya da biz göremedik.. hani o kadar hafifti ki; kayboldu.. karanlıkta saydam görüntüler gibi.. kütlenin içi doldurulamadığından kelli bu sene de mxa sınıfta kaldı..
Kalın kırmızı şeritler geçti yollardan. Birbirlerinin önü-ardı süzüldüler asfaltta ve birinin ucu belime dolandı çok naif. Yürümüyor, akıyordum kalabalığın tersine.. belimde bir kuşak.. sarılırken halâ bedenime, yumuşak ve hafif.. soğuk, ellerimi tutup, dudaklarımı ısırmaktaydı.. bıraktım beynimi ağır; ölü gibi, leş gibi ağır. Bacaklarım ezberledikleri rutinde, az biraz mağrur ve bırakmış aynı zamanda.. belki gören bir devrimden döndüğümü sanır. Soğukken herşey, sıcak bir devrimden ufak bi ifade dudağımın sağ kenarında. Ve iki damla şarap var sol cebimde..
Tüm bunlara yukarıdan bakanlar gülümsemeye başladılar derken.. Bize uçurdukları kırmızı toplar kanalizasyon ızgaralarında kaybolmuştu. İtiraf etmeseler de garip bir zevk almaktaydılar. Hem sözde görev yapıldı, hem tozlar farelere serpildi. Spontanlığıyla mükemmel kılınan.. keyiflendiler.. Bilmezsiniz ama; onların katında da şike var, damarlarından yalancı adrenalin akar..
Kuşakların çözülüp, yerin altına çekilen kökler gibi kayboldukları noktada, kapıyı açtım, içeri girdim. Kızıl ve mai dumanların arasındaki kafalardan geçtim. Sütlü, tarçınlı turuncular, sarı yaldızlar takınıp önüme yol oldular. Suların kaynadığı kadar içim aktı ve o an, anka aldı ağırlığımı.
Zaman, anlam / Anlam, zaman kasım kasım kasıldı.
Kemik olmak istedim, toprağın arkadaşı olup, denize misafirliğe gitmek istedim..
Sahi, kemikten tüy olur mu??
II.
Yorgun savaşçıların rivayetiymiş bu.. 40 gün temizlenip, 40 gün kirlenirlermiş.. Kanı kimin sıçrattığı önemli değilse de; lekesi kalırsa, 40 yıl laneti beraberinde getirirmiş..
Kırmızı, o günden sonra bir at kanından mütevellit mimlenmiş, giyenlerin de adları bir bir kuşaklara yazılmış. Günün birinde sokakta bu isme rastlanırsa, onu sarıp sarmalasınlar, utançlarına aynalar tutsunlar diye. Kırıklarına yaldızlar yapışmalı ve düğümlenmeli elleri,ayakları.. elleri, belleri ,dilleri.. kırmızılar alıp onları, zulmün gündüz basanlarla bir olup, gündüzün güzel düşleriyle savaştıkları er meydanlarına getirsinler diye..
Hayde bre! Gün ağırmakta,tizden ve de tezden temizlik vaktidir..
“Kaçıncı Yüzleşme” mi?
*uçan halı

Eylül 10, 2009

Eylül 09, 2009

The Beatles Rockband!


budur!
bugün fırından çıktı..

bunu da izleyiverin bi zahmet..

Eylül 08, 2009

Eylül 01, 2009

Seyredile!..


..Akıl başa getirile!!