Şubat 27, 2010

Şubat 15, 2010

tam da

yeşilçayıma layık..
bayıldımmm

Şubat 08, 2010

su..

renkler birbirilerinin içinde girdilerle çıktılarla titreşip duruyolardı suyun üstünde. bazen yeni bir renkle biraz daha sıkışıyorlardı. birkaç defa da sudan daha soğuk birşey gezinip duruyordu üzerlerinde, herşey birbirine karışıyordu. sonra üstlerine bir beyaz kanat geldi, ona tutunup uçmak istediler. tutunmak ne kelime, tutuldular ve ayrılamadılar kanadın çeperinden. titreh halleri kalmadıysa da mutlu mesut kuruyup, devam ettiler hayatlarına..

ben de onları kanatlandırmak istedim. Hikmet Hoca'dan öğrenmek vardı aklımda işin sırrını. Hikmet'e niyet, Sema'ya kısmet oldu işler biraz. köşelerine sığan camlarıyla beyaz bir odada buldum kendimi bir akşamüstü.. Sema Hoca'yı beklerken beyaz saçlı, beyaz bıyıklı, üzerinde yeleği, içinde gömleği güleryüzlü bir adam buldum karşımda. masanın köşesine, onun sağından tarafa iliştim. yavaş yavaş herkes toplandı masanın etrafına ve başladı amca konuşmaya. "Ben Hikmet Barutçugil" demesiyle, onun sesiyle benim yüzümdeki ifade havada bir yerlerde çarpıştı. sonra gelip yüzümü olduğu gibi askıya aldılar.

ve başladı (paragrafa böyle başlanmaz ama idare edin :P) "benim 3 kuralım vardır", diye..

1iiirr sözüm bitene kadar soru sormak yok. aklınıza gelen birşey olursa, kalsın orada, sözüm bittiğinde hala oradaysa söylersiniz,

2iiii o gün ne yaşadıysanız veya sonrasında ne yaşamayı düşünüyorsanız, bunlarla ilgili herşey şu kapının (tam karşısında duran mülayim kapıyı göstererek) dışında kalacak,

3üüç ebru yaparken kimse konuşmayacak.

çünkü su sizi anlar.. çünkü suyun molekülleri, kapının dışında bırakmayıp da içeri getirdiğiniz herşeyden etkilenir, bazen çatlakların ardına saklar rengini, bazen de dibine çeker bir gülle gibi.

konuştuğunuz her ses, suya da duyurur kendini. titreştirir suyu. ola ki molekülleri birbirine girer, ebru size sırtını döner o gün..

inanmadığımızı düşünmüş olacak ki, ardından Dr. Emoto'dan bahsetmeye başladı. suyun başında insanları birbirlerine küfrettirmiş, sevgi fısıldattırmış, şişelediği suların üzerine yazılar yazıp bekletmiş, ve hatta müzik bile dinletmiş suya. Sonra da mikroskoplarla fotograflamış. bence bazıları dans ediyo, bazıları da pogo yapıyo gibi görünüyolar.. biraz da rüya gibiler. burdan siz de birkaç tanesine göz atabilirsiniz.. aşağıdaki video da ilginizi çeker belki..

ben bilmiyorum ama bilen söylesin lütfen; bu durum suyun ses kabına göre şekil alması mı?


Şubat 04, 2010

anlamayan varsa,

yeniden anlatabilirim..

Şubat 02, 2010