Ekim 28, 2010

nedir

bu "mahna mahna" ?

Ekim 25, 2010

Ekim 17, 2010

Sabit Kalfagil'den..

odunlar bile

yoga yapabilir ;)

yoga,herkes & herşey için..

...

oysa ben aksam olmuşum

yapraklarım dökülüyor

usul usul

adım sonbahar.

atilla ilhan


fotoğraf: kemiKsiz/ kalem adası, temmuz 2009

buyrun burdan yakın..

> woodshed films.. > 180° South..

The Astounding Eyes of Rita - Anouar Brahem (2010)

1. the lower of Beirut
2. dance with waves
3. stopover at djibouti
4. the astounding eyes of Rita
5. al birwa
6. galilee mon amour
7. waking state
8. for no apparent reason


anouar brahem .. ud
klaus gesing .. bas klarnet
björn meyer .. bas
khaled yassine .. darbuka & bendir

Ekim 11, 2010

babam'a


Mavi.. balık.. Boğaz.. işe gitme yolu ?.. rakı mezesi.. balıkçı tekneleri.. Adalar? .. derin su sessizliği.. ya da sadece debelenmekle durmak arasında kalan bir su; ne yönü belli, ne dibi..

Herkese farklı görüntüler, sesler ya da kokular getirir deniz.. ya sizin zihninize neler getiriyor?

Benim gözümün önünde bir çocuk yürüyor şimdi. 6 yaşında var yok. Düz kaldırıma inat, batıp çıkarak ilerliyor irili ufaklı kayaların üzerinde. Kafasını döndürüp Topkapı Sarayı’na bile bakamıyor, düşmek korkusundan. Yoksa bir daha izin vermez annesi bu engebeli yoldan gitmesine. Az bir mesafe var, biraz sonra kaptan köşkünden dürbünle istediği yere bakabilecek. Bir de denizin dibini görebilse!! Babasının söylediğine göre sonar ile denizin altındaki balıklar görülebiliyormuş ama hiç inanası gelmiyor! Çünkü onun ekranda görebildği tek şey noktacıklar. Bazı noktalar balığa benziyor olabilir mi acaba?? bir sonraki sefer, buna daha çok dikkat etmeye karar veriyor.

Biraz büyüdüğünde, dümeni de şöyle kuvvetlice çevirebilecek, istediği gibi. Ah bir boyu uzasa! Ama gemide yine de yapılacak birsürü şey var; saklambaç oynamak mesela. Ağların arasına saklanmak her defasında çok eğlenceli onun için. Bazen bu alışkanlığı yüzünden azar işitse bile! Ağlar yırtılıyormuş ve onlar yırtılınca balıklar aralarından kaçarmış .Ne var yani kaçarlarsa? Onların da çocukları var; anneleri, babaları var. Yakalanırsa balık, üzülmezler mi? Yırtılsın işte ağlar, balıklar kurtulabilir belki böylece..

Bugün içinden ne güverteye çıkmak geliyor, ne de ağlara saklanmak.. Kaptan köşkünde dürbünü alıyor eline. Mümkün olan en uzak noktayı görmek istiyor. Babasının ertesi gün gideceği denizleri görebilirse bugün, onu özlediğinde dürbün tekrar işine yarayabilir belki. Sahi görebilir mi Kızıldeniz’i buradan? Hem ne saçma, kırmızı deniz olur mu hiç? Ama en azından, gördüğünde ayırt edebilir, diye düşünüyor çocuk.

Ertesi gün kayaların üzerinde uzun uzun duruyor. Denizin hemen kenarında olsa da, bu sefer pek iyi hissetmiyor kendini. Koca balıkçı gemisi gözden kayboluncaya kadar, kıpırdamıyor yerinden. Beyaz köpükler çok uzakta kalınca, kıyılar kendi dalgalarına geri dönünce, annesinin elinden tutup, düz kaldırımdan eve dönüyor.

O hafta her gün dürbününü kaptığı gibi gidiyor denizin kıyısına. Ucuna kadar gelip iskelenin, bir uçtan diğerine kadar uzun uzun bakıyor camların arkasından. Henüz ufukta görünen birşey yok. Ne bir kırmızılık, ne de babası.. Ufuk çizgisini kaldırsa arkasını görebilir mi, diye merak etmeye başlıyor. Zamanla seyrekleşerek devam ediyor kıyı ziyaretleri.

Aylar geçtikçe sıkılmaya başlıyor çocuk. Yetmiyor suyun kenarında durmak. Geminin sandalına atlayıp gitmek istiyor. Boğazın içinden, köprünün altından geçip, taa Poyrazköy’e gitmeyi; giderken kayıklarındaki balıkçı amcalara el sallamayı özlüyor. Bacaklarını sandalın önünden sallandırıp, dalgaların üzerinden hafif hafif aşağıya düşüp, sonra tekrar yükselmeyi hissetmek istiyor. Zaten mahallede oynamak o kadar da eğlenceli değil.

Aradan 12 ay geçince, çocuk umutsuzluğa kapılmaya başlıyor. Babasının getireceği oyuncaklar da hiç önemli değil artık.. Yeter ki dönsün. Yoksa başına birşey geldi de, üzülmesin diye ona mı söylemiyorlar... Denize de küsüyor, kıyıya inmemeye başlıyor. Nasılsa, uzak denizleri de göremiyor kıyıdan ve hep başka gemiler geçiyor Boğaz’dan.

19 ay sonra bir haber geliyor önce, deniz geri gönderiyor babasını diye. Kapının önüne dikiliyor çocuk, ne yapacağını bilemez halde biraz. Aşağıya en yakın merdivende durup, gözlerini büyük demir kapının kolundan ayıramıyor bir türlü. Birden kapı açılıp, içeriye giren adamı görünce, tereddütle bir adım geriye gidiyor ayağı. Sonra gözlerini tanıyınca babasının atlayıveriyor boynuna.. Babasının, balıkların, sandalın, iyot kokusunun boynuna sarılıyor var gücüyle..

Boş yere küstüğünü anlıyor denize. Babası yanında işte yine ve deniz onun dostu. Hemen sahile gitmek, kayalarda bata çıka yürümek, Boğaz Köprüsünün altından geçerken dilek tutmak istiyor.. O günden sonra denize hiç küsmüyor bir daha. Deniz hep umut, hep mavi onun için.. İçinde halâ bütün denizleri görmek isteyen bir kaptan yaşıyor..

fotoğraf:Alptekin Baloğlu


once soundtrack'ten geldi.. falling slowly..

Ekim 04, 2010

öğrenme..


eski zamanlardan kalma bi reçete..

3 adımlı..

1. Önce yorum yapmadan dinliyor insan.. bölmüyor, soru sormuyor, sadece geleni içeri buyur ediyor – SHRAVANA (kulak)

2. Sonra konunun üzerinde düşünmeye başlıyor, sorular soruyor, belki başkaları da soruyor, tartışılıyor herşey ve salt bilgi adına ne varsa ediniliyor – MANANA (derin düşünce/düşünme,sorgu)

3. Öğrenilen herşey bi yerine oturuyor, anlam kazanıyor, içe siniyor. Bunun ne zaman olacağı belli değil.. belki manana sırasında, birden bu etaba geçilebilir. Belki 10 sene sonra yaşadığınız birşey, sizde bu bilgiyi gediğine oturtabilir. Birden anlarsınız – NİDİDHYASA (süregelen meditasyon)

Shravana ve manana gerçekleştikten sonra, belki ömrünüz boyunca nididhyasa gerçekleşmeyebilir de.. kişiden kişiye değişir.

Ama her ne nididhyasa evresine varırsa, işte o çıkıp gitmez hafızanızdan, hep sizinle kalır..

Ekim 02, 2010

ılık


bi yaz gecesi gibi..

bittiği yerden başlıyo albüm,

tekrar ve tekrar dinletiyo kendini..





dahası da var; 9ekimde, bronx'ta

i am kloot 2,5 sene sonra yine dersaadet'te..

hadi bakalım..

Ekim 01, 2010

la linea


nam-ı diğer ; bay meraklı

Cenk Koray..
Pazar..
eğlenceli..

phpuupphhh hahahahahaa efekti - artık nasıl okursanız :) -

silgi & kalem ve keşke&keşke&keşke&keşke..