Aralık 31, 2011

Her şey süreç dahilindedir benim algımda, ama teknik olarak sürecin bitişi de bir an ;) o an’lar bu gece yarısına tekabül eder mi bilemem ama yükselip yukarıdan bakasım var; son bir yıla ve öncesine. Beynimden bir sonra geçecek olanı tahmin edemediğim gibi, olaylar da peşi sıra bağlanarak gelişmiş. 365 gün önce bugünümü bilmiyordum, şu an 365 gün sonramı da bilmiyorum. Bilsek çok sıkıcı olmaz mıydı zaten! :)
dişilin içinde bir yang tohum, erilin içinde bir yin.. hep biri diğerinin içinde.. evren itinayla dengeliyor bizim için.. hep güvenmeli, bazen ortasında kalıp anlamakta güçlük çeksek de.. belki her sabah ta içimizde hissedip akşama kadar unuttuğumuz isteklerimizle, yüzleşmelerimizle, yüzleşememelerimizle, kırıklıklarımızla, üzüntülerimizle, öfkelerimizle, başkaları tarafından onaylanıp onaylanmamaktan öte kendi içimizle barışık olmakla ilgilendiğimiz, özsaygımızı yitirmediğimiz, her ne isek kendimizi kabul ettiğimiz bir yıl ve sonrası olsun öncelikle. Hayatta herşey bizim için, şekilsel ne varsa gün olur isteyene gelir de, her sabah bizi huzurla uykudan uyandıracak ellerimiz, dillerimiz olsun bu yıl.. aynaları kırmadığımız, her gün kendimizden güç aldığımız, gücümüzden kibirlenmediğimiz bir yıl olsun.
Her yıl, her gün, her an bereketi ve güzelliğiyle gelsin, bizi kutsasın! sevgiyle kutsasın ve gözlerimiz birbirimize gerçek baksın! ;)
vee tabii ki nefesler aksın :) şimdi derin bir nefes alın ve verirken tüm ağırlığınızı yer çekimine bırakın! Karnı, omuzları, çeneyi, kaşların arasını gevşetiiin, her gün sizi kastıranlara inat! Ve bırakın artık gereksiz yükleri, yerçekimine tevekkül :)
fonda magic moments, elimde sıcak şarap ve günün tılsımıyla hepinize sevgiyle Mutlu Yıllar dillerim!! :D


Aralık 19, 2011

içime dokunuyor bu ses..
hem parlak, hem puslu, bir acayip

Aralık 15, 2011

insan eksiktir..

ve o kadar eksik davranır..


fotoğraf; kemiKsiz, mayıs '10 - dubrovnik

Kasım 24, 2011

Kut'lu olsun!




, okumayı, insan olmayı..

Sen öğrettiğin için, bugün içim cayır cayır!

Sen bana öğretirken dürüstlüğ

Çocuklarına ışık olan, ilham veren, hayata yeni pencereler açan tüm öğretmenler!


Kutlu olsun bugün size!


Öğretmenim,

Kutlu olsun gün’ün!
Bize düşünmeyi, düşündürmeyi öğrettin, değerleri, Atatürk’ü bu adamlar neredeydi ?

Şimdi meydanlarda, televizyonlarda, kürsülerde çığırıyorlar hergün senin anlattıklarının tersinin doğru olduğunu, çirkeflik dizboyu!.. aymazlıklarını, yüksek sesleriyle bastırıyorlar. Kıs kıs gülüyorlar sonra perde arkalarında, gülüyorlar ve güldürüyorlar. ve dışı beyaz, içi siyah bir şebbâz medeniyette ve dahi dinde mevcut bulunan her türlü ilkeyi kendi emeline ulaşmak için kullanarak, dekoru ve oyuncuları çizip yönetiyor. Ne yazık; köy enstitülerinin giremediği köylere, girmiş durumda hırstan abidesi..

Var mı utanan öğrencilerin, bugün ve hergün senin elini öperken?

Diyebiliyorlar mı sana, ben sattım kendimi, dini alet ettim, sömürdüm insanları, demokrasinin örtüsünün altına saklandım da ne engellemediğim protesto kaldı, ne de sansürümden geçmeyen medya. Diyebiliyorlar mı gözünün içine baka baka, insanımızı eğitmek, düşünmesini sağlamak bir yana dursun, bilakis düşünen insan istemiyoruz, bunun için de medyadan eğitim kurumlarına kadar her ne varsa içini boşaltıyoruz, beyinleri karartan, insanı kendinden uzaklaştırıp oyalayan televizyon programlarıyla, yalan yanlış, fırfırlanmış haberlerle beyin kıvrımlarını azaltıp, düşünenin, eleştirenin kafasına vuruyoruz ki, korksunlar ortalıkta dolaşmaya. Ve onları görenler de ders alsın, yaşken eğilsin çocuk, soru sormak onun neyine, öğrensin eleştirirse nasıl vuracağımızı kafasına, eline, eğilsin yaşken önümüzde. fikirsiz zikirler istiyorlar Öğretmenim! Yüzleri kızarmadan öpebiliyorlar mı elini, bunları söyleyerek..

Kızarmazlar, beklemeyin siz de..

Yeşilin üstünü boyayamıyor artık utanç kırmızısı..

Biz de utanıyoruz öğretmenim elini öperken;

tek yürek olamadık;

anlatamadık, aktaramadık, yettiremedik karanfili elden ele..

Affet..

Ekim 24, 2011

SEN!!!




NE KADAR GERÇEKSİN ?!?!?!???





bakışın..

sesin..

elin..

dilin..

sahnen..

denizin..

isteklerin..

ettiklerin..

kalbin, ya gönlün..

cinnetin..

adımın..

adamın..

kadının..

tuttukların, ya bıraktıkların..

sakladıkların..

bakışların..

adandıkların..

notaların..

ezberlerin..

okudukların..

saydıkların..

düşmelerin..

özenin..

düzenin..

duaların..

sevmelerin..

NE KADAR GERÇEK ?!?!?!!??



Ekim 23, 2011

sahneden çık!

CELİLE TOYON, LALE MÜLDÜR, ALİCAN YÜCESOY, MİNE SÖĞÜT, AYÇA DAMGACI, FUNDA ERYİĞİT, HARUN ATEŞ ve PEK ÇOKLARI…
ayrıntılı bilgiye burdan buyrun..

Ekim 11, 2011

su.. su.. su..

...
İki insan gibi neredeyse
dolendo
O uzun beyaz eldivenimle
tekrar çıktığımda sulara Miras'ım,
alnıma saplanacak altın bir ok olabilir.
Erden kızların önünde eğilmiş
oturuyor olabilirim alnımda altın bir okla.
Aramızda belirli uzaklıklarla eğilmiş
şarkı söylüyor olabiliriz gri sulara.
Aramızda kristal uzaklıklarla
göğe çekilmiş olabiliriz, ağlayan ünikornlar gibi.
Orion çekimi belki de yalnızca...

su
Lale müldür

Temmuz 10, 2011

John Lennon: The Rolling Stone Interview Complete Audio Tapes


8 Aralık 1970'te, John ve Yoko 'Plastic Ono Band' albümünü tamamladıktan hemen sonra gerçekleştirilen bir röportaj..

Haziran 14, 2011

Haziran 11, 2011

Mayıs 24, 2011

beat kuşağı antolojisi

sana içlerindeki ışıkla dışlarındaki katran ve tüyü kapatarak yaklaşan ellerin, parmak aralarından akan kendi kanını gördüğünde, o kanları toplamaya bile tenezzül etme. yıkama o elleri, umutsuzca tekrar ararken gözünü kamaştıran ışığı.. herşey olduğuyla, kaldığıyla bir ve müsemma. diline tat olan sözlerin erişkinliği ispat sınavıdır bu. bağırmadan, taşları yiyerek gerekirse, camlı yolu yürüme sınavıdır..
hepsinin “bir”den geldiğini kabul ederek.. sonra hepsini bir çırpıda gerekirse boğazına parmak atıp kusmadan, dayan dayanabildiğin, öğütebildiğin yere kadar.. hatırla..
sonra geldğin bir yer var, müthiş kozmik. öyle ki; yok sanki. ve sanki sen de yoksun.

zaman, olmayan bi kelime. geçmiş yok. gelecek ergenliğindeki gibi bilinmez ve göz kırpan..
ve an, o an sonsuz kişi birarada içinde. ölmek anlamsız, doğmak uzak bi his..


orada safsatadır demirden sözler, ki ateşte yaktılar seni onca yıl, türlü derecelerde, türlü sebeplerle. onlar maketten güneşler.. kırıldı on yerinden kolların bacakların, değme uzuvların.. sanki yok hepsi, çok uzak ve anlamsız. ve sen çok çocuktun olurken tüm bunlar. ama bazen özledin o çocukluğu; kendini daha “doğru” hatırladığın. artık ne demekse bu doğru.. elinde bi kılıç.. teraziye göre kestiğin kararlar.. ve görebilmen insanların rengini.. özlersin bunu da, bilirim..

alaca içinde onlarca renk! dururlar birden! kaos ve ötenazi.. kayboluş ve yokoluş..

renksizlik; adı siyah! derken uzakta bir Pink Floyd hüzmesi. ayakların uçarcasına oraya çekilmesi. kütle çekim, halsiz çekim ve foto şipşak! bilinç kıvrım kıvrım kanatlı bir yokuçuş..

ardı sabah olunca..
uyanırsın.. gök başka, reçelin kokusu tadını geçmiş, rüzgâr ufaktan okşar.. o gün daha yakın herşey.. daha gerçek tüm yalanlar.. kustuğun bakışlardan, kulelerden, sözlerden açılan yerler.. ruhun akar başından aşağıya, bi yerleşir. yeni şeyler zamanıdır! ruhuna işkence etmeden, kabulûyle otuyla bokuyla bu evreni, kılıçtan geçirilmiş yaralarına balçıklar sıvanmıştır; sızısı ihmal edilen.
işte dönüyoruz durmadan.. herşey gibi.. dönmeden yaşayamayan her zerre gibi..




döne döne.. ardı..
bir pencereden girdim dün gece, belki sabaha karşı. ışık kopyasızdı. yerde beyaz bir etek ütülüyordum, uçları salkım salkım.. biri diyor ki; sadece sesini duyduğum; bu yola girdiysen sakin olacaksın.. bu yolda gitmekse isteğin sakin olacaksın. fevriliğe yer yok..
içim de bana bunu söyleyip durmadı mı yıllardır? bi yoldan falan bahsettiği yoktu ya, neticede gidiyoruz işte gündüz gece..


kendi hayatın üzerinde hüküm fakiri iken sen, başka hayatların hükmüne destursuz talip olur musun.. yolun ortasında mideni siyah tüller doldurmaz mı?
doldurmaz, dersin.. ordan da bi çıkış var.. öyle ya..


herşey pembe olacak diye bir kural yok şu alemde ve keza siyah olacak diye de. bi beyaz vardı bi yerlerde, kirli beyaz olsun deyip, üzerine kum serdiğin.. ona çıkış ararsın, bulursun da istersen. yeter ki takıldığın ruh, o ekruda kaldığını anlayan, bununla “tamam”da karar kılan olsun..


ve oradan muhabbet yürüsün bundan böyle, gelgitlere çekin o arkasını belli belirsiz gösteren tülleri. böylece başlasın raks, eteklerini döndürerekten, başında taç yaprakları, gözlerini dört bir yanda gezdirerekten.. her açıyı görsün, her kuytuyu bulsun duvarlardaki.. açılmadık, tartışılmadık sis bırakmasın..


haydi vira..

Mayıs 11, 2011

Mayıs 01, 2011

Nisan 28, 2011

1969 cadet records..


A
mother nature's son
rocky raccoon
julia
back in the USSR
dear prudence

B
cry baby cry
good night
everybody's got something to hide except me and my monkey
sexy sadie
blackbird