Eylül 16, 2009

I.
Havada yakalasın biri beni şimdi..
Kuş gibi değil de, daha çok üflenip, çekirdeğinden kopmuş tüyleri yakalar gibi..
(Sen* yakalasaydın mesela..)
Bugün rüzgâr da esecekti, anlaşmıştım basıncıyla, bulutuyla.. çaba eşiği asgaride.. o kadar hafifti herşey. Ya da biz göremedik.. hani o kadar hafifti ki; kayboldu.. karanlıkta saydam görüntüler gibi.. kütlenin içi doldurulamadığından kelli bu sene de mxa sınıfta kaldı..
Kalın kırmızı şeritler geçti yollardan. Birbirlerinin önü-ardı süzüldüler asfaltta ve birinin ucu belime dolandı çok naif. Yürümüyor, akıyordum kalabalığın tersine.. belimde bir kuşak.. sarılırken halâ bedenime, yumuşak ve hafif.. soğuk, ellerimi tutup, dudaklarımı ısırmaktaydı.. bıraktım beynimi ağır; ölü gibi, leş gibi ağır. Bacaklarım ezberledikleri rutinde, az biraz mağrur ve bırakmış aynı zamanda.. belki gören bir devrimden döndüğümü sanır. Soğukken herşey, sıcak bir devrimden ufak bi ifade dudağımın sağ kenarında. Ve iki damla şarap var sol cebimde..
Tüm bunlara yukarıdan bakanlar gülümsemeye başladılar derken.. Bize uçurdukları kırmızı toplar kanalizasyon ızgaralarında kaybolmuştu. İtiraf etmeseler de garip bir zevk almaktaydılar. Hem sözde görev yapıldı, hem tozlar farelere serpildi. Spontanlığıyla mükemmel kılınan.. keyiflendiler.. Bilmezsiniz ama; onların katında da şike var, damarlarından yalancı adrenalin akar..
Kuşakların çözülüp, yerin altına çekilen kökler gibi kayboldukları noktada, kapıyı açtım, içeri girdim. Kızıl ve mai dumanların arasındaki kafalardan geçtim. Sütlü, tarçınlı turuncular, sarı yaldızlar takınıp önüme yol oldular. Suların kaynadığı kadar içim aktı ve o an, anka aldı ağırlığımı.
Zaman, anlam / Anlam, zaman kasım kasım kasıldı.
Kemik olmak istedim, toprağın arkadaşı olup, denize misafirliğe gitmek istedim..
Sahi, kemikten tüy olur mu??
II.
Yorgun savaşçıların rivayetiymiş bu.. 40 gün temizlenip, 40 gün kirlenirlermiş.. Kanı kimin sıçrattığı önemli değilse de; lekesi kalırsa, 40 yıl laneti beraberinde getirirmiş..
Kırmızı, o günden sonra bir at kanından mütevellit mimlenmiş, giyenlerin de adları bir bir kuşaklara yazılmış. Günün birinde sokakta bu isme rastlanırsa, onu sarıp sarmalasınlar, utançlarına aynalar tutsunlar diye. Kırıklarına yaldızlar yapışmalı ve düğümlenmeli elleri,ayakları.. elleri, belleri ,dilleri.. kırmızılar alıp onları, zulmün gündüz basanlarla bir olup, gündüzün güzel düşleriyle savaştıkları er meydanlarına getirsinler diye..
Hayde bre! Gün ağırmakta,tizden ve de tezden temizlik vaktidir..
“Kaçıncı Yüzleşme” mi?
*uçan halı

2 yorum:

  1. Kemikten tüy olmaz lakin kemiksiz olunca böyle uhrevi meleküt lisanı ile kaleme gelen kadim kelamlar zuhur ediyor :) Demek ki mantık denen illetin göreceli genellemelerinden kurtulmak için zaman gerekiyor duygusal mantığın tüy olarak algılanılmasını istediği kemiğin sureti 2007 den bu yana sureta kaybolup teşbihten münezzeh bir hal alıp kendi tekliğinin kudretinde kemiksizlik oluveriyor.. 2 yılda tüyden kemik olurmu sorusundan kemiksize seyir âlâ ender âlâ.

    Yıllar ne gösterir bilinmez ama kemiksiz kaptanın bereketi var gemisi yol alıyor

    Ras gele kemiksiz kaptan :)

    Kaptanın seyir defteri yıl 2009 - İstanbul

    YanıtlaSil
  2. II. bölüm ;

    kırk - kuşak - kırmızı ...

    Kırklanan bir süvari 40 gün temizlenip kırk gün kirlenen , döktüğü kanın lekesini ve lanetini
    ''her leke kendisi ile çıkar'' - Özdemir Asaf

    düsturunca kendi kanı ile mimleyip kademleyen , bir süvari varimiş. Kulağında bir beste çınlarmış daim ;

    '' Gönül aşk atına binme , yar sadık yaren olmazsa - İnanıp sözüne kanma yaranı saran olmazsa ''

    Süvari bu sadayı işittimi kendini kırklayıverirmiş suretini görenler bu ölü kırklanmış bu derlermiş , sırettini görenlerse bu kişizade belli ki yokluk ehli gece elbisesine bürünmüş işte denizlerin üzerinde Lal isimli atı şahlanıyor demişler.

    Aylı yaldızlı Gece üzerinde lal atını sürdüğü denizler kırmızı bir kuşak hediye etmiş süvariye al gayret kuşağıdır bu elini belini dilini bu kuşağa sarıver demişler

    Elinde dilinde belinde bizimdir gayrı deyip biriz seninle biz demişler.

    Eli beli dili lal olmuş süvarinin. bir türkü daha yankılanır olmuş semada ;

    ''Ey erenler düştüm ben bir sevdaya tutuldu dillerim lali dediler - Derdim arz edeyim dedim hüdaya , dertli bir kervana yol eylediler.''--

    Süvari lal , atı aşk lal . Sükut doğmuş böylece Süvari,atı ,gece,deniz birleşip sükut oluvermiş

    Gece geçip güne olmuş , denizse dönmüş güneş olmuş ,

    Günün içinde bir süvari başı kırklanıp dirilmiş , belinde al kuşak , doğru ile yanlışın aynı olduğu diyarda musa ile firavunun aynıyet bulduğu , tecelli ile tebarranın bir olduğu diyarda sır ülkesinde , yeryüzünde

    Camdan ibaret sureta insanlara , sır atıp ayna etmekle vazifeli yol olmuş Süvari.

    YanıtlaSil