
Ocak 30, 2010
Ocak 28, 2010
Ocak 25, 2010
Ocak 22, 2010
mi
beni istiyorsun,
bahçeni sulayayım diye.
sonra o tomurcuklar biraz ben..
sonra o çiçekler biraz ben..
sonra o yemişler biraz ben..
ve bir öğle sıcağında
yapraklarımın gölgesinde
avaz - avaz sen.
asaf
bahçeni sulayayım diye.
sonra o tomurcuklar biraz ben..
sonra o çiçekler biraz ben..
sonra o yemişler biraz ben..
ve bir öğle sıcağında
yapraklarımın gölgesinde
avaz - avaz sen.
asaf
başımı kaldırdığımda...
lâle müldür
fotoğraf: kemiKsiz - tekirova /haziran '09
Ocak 20, 2010
Ocak 18, 2010
shearwater 2010

shearwater - the golden archipelago(2010)
şubat ayında piyasalarda olacak..
1.Meridian
2.Black Eyes
3. Landscape at Speed
4. Hidden Lakes
5. Corridors
6. God Made Me
7. Runners of the Sun
8. Castaways
9. An Insular Life
10. Uniforms
11. Missing Islands
Jonathan Meiburg'un sesi beni başka yerlere taşıyo..
diğer albümlerini de koyarım bi ara
Ocak 17, 2010
Ocak 15, 2010
bom yeoreum gaeul gyeoul geurigo bom
Yaklaşık 2 sene önceydi, aklı selim bi saatte Bahariye’deyken ayaklarım yine The End’e doğru seyretti. alışık adımlarla üst kata çıktım ve dizi dizi filmleri karıştırmaya başladım. satıcılar her filmi izlememiştir ama ismen sorduğunuz her filmi adını tekrarlayarak ya da kapağını tarif ederek bulurlar size. yol da gösterirler kimi zaman, misal elinizdeki filmi alırlar yerine koyarlar “ abla o filmi boşver” bi nevi “kötü çekim” jargonudur bu.
Kim Ki-duk sevdiğimiz bi abimiz ama filmi elime ilk aldığımda onunla olan alâkasından bihaberdim.
Beni önce kapağı cezbetti. huzur.. koltuğa yayılıp karşısına geçmem, başka filmlerin ardından, uzun zamandır köşede kalmanın soğukluğu ve normalliğinin üzerine sinmesine ramak kalışındandı. mallığımın tarifi ise; o sırada hala yönetmenin farkında olmamam. isim ve kapak ile aşk yaşayıp almıştım işte –tam bir kadın hareketi olarak :)
Kitlendim, şaşırdım, süzüldüm, kızdım, güldüm.. nerde köşede bucakta birşey var, yoğurup yoğurup koydu önüme film. Bu kadar sade bir dille, bu kadar mı naif anlatılır.. ve herşey..
Kim Ki-duk sevdiğimiz bi abimiz ama filmi elime ilk aldığımda onunla olan alâkasından bihaberdim.

Kitlendim, şaşırdım, süzüldüm, kızdım, güldüm.. nerde köşede bucakta birşey var, yoğurup yoğurup koydu önüme film. Bu kadar sade bir dille, bu kadar mı naif anlatılır.. ve herşey..
iklimlere saklanmış insan zamanları, insana saklanan su ,hava.. film, inzivaya çekilen amca ( budist deyin, budist rahip deyin, monk deyin, ne derseniz deyin..)ve adam edilmesi için onun yanına gönderilen çocukla başlıyor. hayat evrelerini mevsimlere paralel olarak izliyoruz.çok güzel içiçe geçmişler.Mekânlar insanı büyülüyor. Devam ettiği 103 dk ve dahi sonrasında size bağlı bi süre boyunca, sizi bulunduğunuz koşturmacalı, insanlığınızdan eden, abuk sabu
k dünyadan alıp, evrenin başka bir köşesine bırakıyor. film bitince içim temizlenmiş gibi hissettim. garip bi şekilde de yalnız kalmak, konuşmamak, o dakka çayırın çimenin ortasına oturmak istedim. suyun üzerindeki kulübede de ne güzel uyunur, aşağıdan şıpır şıpır su sesi.. aynı şeyi bu yaz tekirova sundance de hissettirdi bana. bir nebze. neyse..
Filmde bir de süpriz var: Kim Ki-duk ustanın ta kendisi..filmi için hipotermiyi göze almış, kırmış kalçayı oturmuş.. yetişkinlik devresini oynamış..
Bi de bu yukarıdaki çocuğu evlat edinesim var.. niye sırtına taş bağlı diye sorarsanız,söylemem, o kadarını da siz seyredin.

Filmde bir de süpriz var: Kim Ki-duk ustanın ta kendisi..filmi için hipotermiyi göze almış, kırmış kalçayı oturmuş.. yetişkinlik devresini oynamış..
Bi de bu yukarıdaki çocuğu evlat edinesim var.. niye sırtına taş bağlı diye sorarsanız,söylemem, o kadarını da siz seyredin.
afiyet olsun..

Ocak 13, 2010
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)